İslam, insan odaklı olan dünya hayatını düzenleyip tanzim temin etmek için gönderilmiş ilahi bir nizamdır. İnsanın ihtiyacı olan inanç, ibadet ve muamelât ile ilgili maddi manevi hükümler manzumesidir. Bu nizamın hukuk anlayışı, fıkıh ilmi ile (İslam Hukuku ile) tanzim edilmiştir.
İslam hukuku, Hz. Peygamber’in (sav) pratiği ile ortaya konan ve müçtehit imamlar eliyle sisteminize edilen vahiy kaynaklı bir hukuk sistemidir. Bu yönüyle batı zihniyetinin başını çektiği beşeri hukuki düzenlemelerden büyük bir farklılık arz etmektedir.
Son bir iki asırdır İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanlar dinleri ile alakası olmayan zihniyetlerin sosyalist komünist, kapitalist, laik ve demokratik bir takım siyasi ve hukuki yapıların içerisinde yaşamak zorunda kalmış ve o sistemlerin öngördüğü oranda ve şekilde hayatlarını sürdürmek durumunda olmuşlardır.
Bu düşünce sahipleri tarafından İslami hükümlerin çağın gerisinde kaldığı, çağ dışı olduğu, beklentileri karşılamakta ve problemleri çözmede yetersiz kaldığı ileri sürülerek, din ile devletin arasında bir zıtlık olduğu gerekçesi ile dinin devlet işlerine karışmaması gerektiği görüşü savunulmuştur. İslam Toplumlardaki Müslüman entellektüellerde farklı bir din tasavvuru sergilenmiş ve buna göre İslami değerler ve Müslümanlar sorgulanır hale gelmiştir. Bazı çağdaş zihniyetli araştırmacı, akademisyen ve entellektüeller açısından İslami konularda açmazlar gündeme getirilmiştir. Ortaya çıkan bu yeni durum, din adına ileri sürülen iddiaların tamamı İslam uleması tarafından kabul görmemiş, fahiş bir hata ve koyu bir cehalet olarak değerlendirilmiştir. Zira Müslümanın din anlayışı ve tasavvuru İslam’ın özüne, temel ölçülerine ve gönderiliş gayesine uygun olması gerekirken burada bazı çelişkiler ve açmazlar söz konusu olmuştur. Bu çalışmada İslam hukukunun güncel problemleri çözmede yetersiz ve gereksiz bulanların açmazları üzerine bir değerlendirme yapılmıştır.