Rakibinden sonraki gün oynamak Fenerbahçe’ye iyi gelmiyor. Telaşlı başlayan maç, kalesinde golü de görünce gergin devam etti. Sarı-lacivertliler iç sahada bir an önce ilk golü bulmak için aceleci davranıyor, bu panik çoğunlukla top kaybı ve boşuna geri koşuyla sonuçlanıyor. Bu sebepten ilk yarıda sezonun en etkisiz oyununu izlettiler. Fred’in yokluğunda Szymanski top almak için orta saha derinine kadar gelince hem takımın ikinci forveti kalmıyor hem de ceza sahasındaki adam sayısı azalıyor. Buna bir de Cengiz’in ezber denemeleri, Tadic ve Dzeko’nun düşük vitesi de eklenince ilk yarı taraftarlarını, “Nasıl kaçtı bu gol?” diye bile ayağa kaldıramadı Fenerbahçe.
Bir oyuncu bütün takımın oyun planını, hücum çeşitliliğini, savunma geçişini etkiler mi? Etkilermiş. Fred yokluğunun ilacı Krunic transferi de olamadı. İsmail 8 numara rolünde ne yeterince yaratıcı ne de doğru topsuz koşularla iyi bir pas opsiyonu olamıyor. Krunic’in hücum desteği de zaten kısıtlı. En ideal Fred yedeği olacak iki oyuncu ise uzaklarda, Crespo ve Lincoln.
Şampiyonluk yarışının son çeyreğinde Fenerbahçe’nin vuslata ermesi için öncelikle iki şeye ihtiyacı var. İlki İsmail Hoca’nın form tutmasına. Çift forvete döneyim derken merkezi boşaltmak yanlışı, aylarca oynatılmayan Ryan Kent’ten Clark Kent beklentisi ve artık performansa bağlı 11 tercihi gibi. Diğer ihtiyaç ise tribünlerin önce kendilerini sonra futbolcuları sakin tutması gerekiyor. Bir maçla şampiyon da olunmuyor, şampiyonluk da kaçmıyor.
Son olarak futbolda mavi kart döneminin başlaması an meselesi. Taktik faulde 10 dakika kenarda bekleme konusu. Fikrim, futbolun ruhunu öldürmek için uydurulan bir başka element. Daha iyi bir önerim var, “güya” sakatlanıp sahaya sedye isteyen, sonra hiçbir şey olmamış gibi yürüyen oyuncuya o mavi kartı ve 10 dakika oyuna girememe cezasını vermeli. Ne dersiniz?