Fenerbahçe’nin Kadıköy’deki Trabzonspor maçında yaptığı frenin izleri, Bulgaristan’a kadar uzandı, Konferans Ligi maçlarının son ikisini beklemeden gruptan çıkma şansı ellerinin arasından kaydı gitti. Çıkar gruptan ama Süper Lig’e dikkati dağılacak.
Tek artısı, sakatlıklar yüzünden boşalmış savunmasını, adeta yeni bir transfer gibi iç cebinden çıkardığı genç Yusuf’la onarmayı başarması. Artık “vahim” hale gelen Adana Demirspor maçında çok işe yarayabilir bu keşif.
Fenerbahçe maça aynı Ludogorets ile İstanbul’daki ilk maçta olduğu gibi konsantrasyon sıkıntısı ile başladı. Her şeyi yapıyor son pasa gelince vuracak adam bulamıyordu. Fred’in yokluğu dışında sebebi Tadic’in yine sağda başlaması, solda yerini bıraktığı Kent’in hatalı pas, yanlış yere orta rekoru kırmasıydı. Dzeko neredeydi sahi?
Ses var ama görüntü yoktu Fenerbahçe’de!
Fenerbahçe oyuna sanki Trabzonspor’un üçüncü devresi gibi başladıysa, diğer sebep İsmail Kartal’ın orta sahayı savunmanın yükünü azaltmak için dinamik değil tedbirli kurmasıydı.
Rakip ceza alanına inen Fenerbahçe’de Zajc, Crespo veya İsmail dönen topları almak için önde olamıyor, baskıyı sürekli kılamıyorlardı. Baskı yapamayan Fenerbahçe sıradan bir takımdan farksızdı.
Aslında Dzeko olsa Fenerbahçe 15. dakikada Osayi’nin sıfıra inip kaleye paralel yolladığı topta öne geçmiş olurdu; o başka… Batshuayi ilk yarı asla topun geleceği yerde olamadı.
Fenerbahçe’ye ilk yarıyı 1-0 geride kapattıran gol ikisi de sol ayaklı, biri bekten devşirme diğeri çok genç ve ilk kez yan yana oynayan iki stoper yüzünden değildi… Fenerbahçe ceza alanından çıkarılan topa uzaklardan vuran Piotrowski’nin “körün attığı taş gibi” doksana göndermesi kırk yılda bir olacak işti.
Fenerbahçe gerideydi ama görünüşte topa hakim ve iyi oynayan taraftı. Bu algıyı yaratan rakipti. Ludogorets sadece geri çekilip hızlı çıkmayı ve saniyeler içinde son vuruşa ulaşmaya çalışıyordu. Geri kalan zamanda disiplinli bir savunma…
İkinci yarı Batshuayi’nin nihayet topla buluşup maalesef kaçırdığı şutla başladı. Ardından dar açıdan direkten dönen bir şut daha. Çünkü Tadic sol kanada yerine geçmiş, arkasında Ferdi ile yine delici bir güç olmuştu. Sağdan Osayi oyunu zorluyordu. Fenerbahçe ailecek Ludogorets kalesine yükleniyordu artık. Çünkü geride Yusuf oyuna ısınmış, doğru yerde durup, doğru hamleler ile güven veriyordu.
Ancak rakip savunma bir an bile konsantrasyon kaybı yaşamıyordu. Ne duruş hatası ne kademe hatası vardı. Gruptan çıkma ihtimali motive etmişti Ludogorets’i.
Öndeki baskıyı sonuca çevirebilmek için bir de İrfan Can ile Szymanski’yi aldı, Kent ile Zajc’ı çıkardı İsmail Kartal.
Fark etmedi. Balık ağı gibi topluyordu Ludogorets savunması.
Ardından son çeyrekte orta sahayı boşaltmayı göze alıp Tadic ve Crespo’yu çıkardı, Umut ile Cengiz’i aldı. Oysa Dzeko’yu istiyordu sağlam Ludogorets savunmasını aşamayan takım.
Orta sahanın boşaltılması bir tür “rus ruletiydi…” Ne yazık ki, ikinci golle patladı silah.
Fenerbahçe durdu mu, geriledi mi, şanssızlık mı yaşadı; Adana Demirspor karşısında belli olacak. Ama bir fren söz konusu… İzlerden belli!